Üniversite eğitimimi arıcılık ve zootekni üzerine yaptım. Mezuniyetten birkaç yıl sonra bünyesine katıldığım bal firmasında uzun yıllar Projeler Takım Lideri olarak görev yaptım. Bu görevim süresince pek çok ulusal ve uluslararası projelerde yönetici olarak yer aldım. Arıcılığa dair bir çok yayın, kitap ve sunum hazırladım. Bir kere arılara hayranlık duymaya başladınız mı, bir daha vazgeçemeyeceğiniz sonsuz bir deryanın içindesiniz demektir. Gündelik koşturmalardan, iş stresinden, büyük şehirde yaşama alışkanlıklarından uzaklaştıkça kendimi arıların yanında buldum. Belki de doğaya karışmamın, öze dönmemin kestirme yolu bu oldu benim için. Arılar artık hayatıma o denli girmişti ki babam bile bana özenip, 60 yaşından sonra arıcılık yapmaya başladı.

Yaptığım işe olan gönülden bağlılığım her zaman büyük bir özveriyle çalışmamı sağladı. Ama insanın arayışı hiç bitmediği gibi ben de yeni bir şeyler deneme arzusunu uzun süre hissettim içimde. İşte böyle bir anda Aslı’nın düşüncesi, hevesi, heyecanı hemen beni de sardı. İçinde bulunduğum sarmalın dışına çıkmak her ne kadar korkutucu, sarmal ne kadar güvenli görünse de kendimi denemek görmek istedim.

Yola çıkarken yaptığımız işe elbette çok güveniyordum, ama Türkiye’de ilk defa bizim uygulayacağımız izlenebilir sözleşmeli üretim modelinin arıcılar tarafından nasıl karşılanacağı konusunda tereddütlerim vardı. İlk görüşmelerimizle birlikte bütün o soru işaretleri kafamdan dağıldı. Bir araya geldiğimiz bütün arıcılar yaptığımız işe inandı ve şimdi biz sözleşmeli arıcılık ile ürettiğimiz ürünlerin kaynağını görerek ve ne şekilde üretildiğinden emin olarak hareket ediyoruz.

Aldığımız ilk siparişler ise çevremizde hikayemizi bilen insanlardan geldi.Bizi tanıyan bilen ve güvenen herkes hayatına ürünlerimizle de girmemize izin verdi… Yakın çevremizle başlayan bu süreç zamanla çok uzaklara kadar yayıldı… Aradan altı ay gibi kısa bir süre geçtikten sonra, bilgisayar ekranında arı sütü, bal ve propolis karışımından bir kutu istendiğine dair bir mesaj okudum. Altında ise şu not vardı “Kulaktan kulağa yayılan bir öykü sizinki, umarım şehir efsanesi olarak kalmaz, bize de şifa olursunuz.”… Başka bir müşterimiz ise ürettiğimiz ham balı yediğinde, çocukluğunda tattığı balları hatırladığını ve bunun için bize çok teşekkür ettiğini yazıyordu. İşte tüm bu notlar, mesajlar doğru bir yolda olduğumuzu gösteriyordu ve atacağımız yeni adımlarda en cesaret kaynağımızdı… Hala da öyle…