Ham bal, arıların bitki nektarları ve salgılardan ürettiği, kendine özgü maddeler ile birleştirerek değişikliğe uğrattığı, su içeriğini düşürdüğü ve petekte depolayarak olgunlaştırdığı doğal ve değerli bir besindir. Arılar tarafından yirmi milyon yıldır ham bal üretilmektedir. Ham bal elde edilen nektarın toplandığı kaynağa göre; çiçek balı ve salgı balı olmak üzere ikiye ayrılır. Ham balın içeriği, elde edildiği bitki kaynağına göre değişiklik gösterir. Ham balın bileşiminde karbonhidratlar ve su başta olmak üzere, enzimler, mineraller, vitaminler, organik asitler, amino asitler, fenolik maddeler ve flavonoidler bulunur.
Binlerce yıldır ham balın, cilt hastalıklarında, yara ve yanıkların tedavisinde, mide rahatsızlıklarında kullanımı bulunmaktadır. Yaralardan ölü dokunun uzaklaştırılması, yara izinin çabuk geçmesi, enfeksiyonların çabuk temizlenmesi, yeni damar oluşumu ve karaciğer rahatsızlıklarına karşı tedavi edici etkileri olduğu belirtilmektedir (Ulusoy, 2012).
Apis’in dört türü bulunmaktadır. Genellikle bal arısı veya kovan arısı olarak geçen Apis mellifera, dünya üzerinde tüketilen balın çoğunluğunu üretmektedir. Güney ve Doğu Asya’nın yerel arısı ise bir kovan arısı olan Apis cerana’dır. Dünyada üretilen ham bal, genellikle, böcekle tozlaşmaya gereksinim duyan çiçeklerin nektarlarından, arıcıların kontrolündeki kovanlarda Apis mellifera tarafından oluşturulmaktadır.
Bal arısı, ağzıyla sıvı ve katı gıdaları emerek bal kesesi aracılığıyla bağırsaklarına aktarır. Ağız ve bal kesesinin gelişimi, işçi, erkek arı ve kraliçe arıda farklılık göstermektedir. Şeker içerikli ham madde (nektar, salgı vb.) bal kesesi içerisinde toplayıcı arılar tarafından kovana getirilir. Bu sıvılar arı tarafından emilerek bal kesesi içerisinde seyreltme yapılır. Bu seyreltme özelliği sayesinde bal arısı koyu maddeleri hatta kuru şekeri bile emebilir. Taşıyıcı arı (tarlayıcı arı) bal kesesinde taşıdığı besinleri kovana girdiğinde sindirerek bal haline dönüştürür, bir veya birkaç kovan arısına aktarır. Kovan içerisindeki arı balı aldığında petek gözlerine boşaltır. Peteklerde toplanan balın su miktarı yüksektir ve su içeriğinin büyük bir kısmının uçurulması gerekmektedir. Bu kısım olgunlaştırma safhasıdır. Kovanda gerçekleşen bu işlemde, olgunlaşmamış balı alan taşıyıcı arı kovanda tenha bir kısımda yüzeye dik pozisyonda tutunur ve çenesini açıp dilini aşağı yukarı hareket ettirerek ağzındaki nektarı 5-10 saniye sonra geri geçer. Bu şekilde hava ile temasını sağlayarak içeriğindeki suyun uçmasını sağlar. Bu dışarı çıkarma ve içine çekme hareketi yaklaşık 15-20 dakika boyunca 80-90 kez tekrarlanır. Suyun uçmasını kolaylaştırmak için, bir petek gözünün dibine ince bir film tabakası şeklinde yayar. Bu işlem sonrasında yarı olgunlaşmış hale gelen bal, arılar tarafından petek gözlerinde olgunlaştırılır. Genellikle petekteki gözler ¼ veya 1/3 oranında doldurulur. Arılar, bal olgunlaşmaya yakınlaştığında, yerlerini değiştirerek gözlerin ¾’ünü doldururlar. Suyu buharlaştırmak adına, önce balı kuluçkalığa sererler, sonrasında toplayarak uygun gözlere depolama işlemini gerçekleştirirler. Bu gözlerin üzerinde kanat çırparak hava akımı oluşturan arılar böylece balın suyunun uçurarak olgunlaştırma işlemini tamamlarlar. Bal tamamen olgunlaştığında, gözler tamamen doldurulur ve hava kalmayacak şekilde balmumu ile kapatılır. Böylece, balın çevreden nem alması ve fermente olmasını engellenir.
Bir kovanda ortalama 10-40 bin arı bulunmaktadır. Her bir arı günde 10-15 kez kovandan çıkmakta, yaklaşık 80-100 çiçekten polen ve nektar toplamaktadır (Mutlu ve diğ., 2017).
1 kg bal üretmek için ise arı kolonisinin 8 kg bal tüketmek ve dünyanın çevresini 6 kez dolaşacak kadar uçmak durumunda olduğunu biliyor muydunuz?
Ulusoy, E. 2012. Bal ve apiterapi. Uludağ Arıcılık Dergisi 12(3): 89-97.
Mutlu, C., Erbaş, M. ve Tontul, S.A. 2017. Bal ve diğer arı ürünlerinin bazı özellikleri ve insan sağlığı üzerine etkileri. Akademik Gıda 15(1): 75-83.